1 Nisan 2014 Salı

Starbucks Halleri


Türkiyeye ilk geldiği yıllarda "bir kahveye 10tl mi verilir abi?" sloganıyla zihinlerde ultra lüks bir imaj çizen Starbucks artık herkesin çekinmeden gittiği bir kahveci oldu. Çekinmeden derken, ilk zamanlar Starbucks a gidince hesabı ödeyemeyip içeride kalacağım korkusuna kapılanlar da vardı, şaşırtıcı.

Artık her ne kadar alışılageldik bir kahveci Starbucks. Ancak hala kendisini Starbucks da göstererek, gittiğini belirterek bir statü kazandığını düşünenler yok mu? Var. Minicik kahve bardağı ile kilometrelerce yol yapıp, hala da elindeki bardağı atmadan yoluna devam edenler var. Yemek saatlerinde 1 kilometre yol gidip kahve alıp, 1 kilometreyi yine geri döndüğünde masasında hala kahvesini yudumlayan insanlar da mevcut.


Sırf metro istasyonuna girip, vagona binene kadar 400-500 metre yol gidildiğini varsayalım. İstasyona kadar da Starbucks dan yine 300 metre yol gelinse. Ortalama 1 kilometre yolu ufacık kahveyi içip, metroda geçirdiği zamanda hala içmeye devam eden insanlar var. Bu noktada Starbucks ın yarattığı marka ve imaj dikkat çekiyor. Pazarlama stratejileri Türkiyede istedikleri noktaya ulaşmış olmaı bu popülerlik sonrasında.

Mağazaalra gelince, self servis olması sebebiyle içeride normale göre daha soğuk bir hava var bana göre. Bir bardak kahve ile saatler boyu takılan, telefonunu/bilgisayarını şarj edip internetten faydalanan insanlar mevcut. İşsiz güçsüz, oturup geleni gideni gözetleyen modeller de eksik olmuyor. 

İstanbulda bir avm de yer alan Starbucks içerisinde, yanlış hatırlamıyorsam 60tl ye bloknot görmüştüm. O gün bugündür, insanların küçük, işlevsiz bir bloknota neden bu kadar para verdiğini çözemedim.

Unutmadan, Starbucks kurulum yıl dönümlerinden birinde, facebook sayfalarında yer alan görseli çıktı alıp getiren ya da telefonunun ekranında gösterenlere kahve ikram etmişti. İlk kez o zaman Starbucks kapısında kuyruk olduğuna tanık oldum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder